Tüm Emeklilerin Sendikası Yenişehir Şubesi tarafından düzenlenen "Yurda Yayılan Işık/Köy Enstitüleri" adlı etkinliğe sunum ve türküleriyle Eğitimci Yazar Karabey Aydoğan konuk oldu.Gürhan ADANA - Yenişehir Memleket / BURSA (İGFA) - Cumhuriyet kurulduğunda okuma yazma oranının yok denecek kadar az olduğunu belirten Eğitimci Yazar Karabey Aydoğan, "İsmail Hakkı Tonguç diğer eğitim sistemlerini inceleyerek o günün Türkiye koşullarına, toprağına, insanına özgü biz sistem getirdi. Köy Enstitüleri gibi kapsamlı ve özgün bir sistem dünyada hiçbir ülkede yoktu" dedi.

1789'dan itibaren Avrupa genelinde eğitimin yalnızca seçkinlere değil tüm halka yaygınlaştırılması düşüncesinin hâkim olduğunu belirten Aydoğan, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda okuma yazmanın yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekti.

Köy Enstitüleri sisteminin insanı topyekûn eğiten bir sistem olduğunu vurgulayan Aydoğan, bu eğitim sisteminin sadece bilgi değil hayatın birçok alanında eğitim çalışmalarının önünü açtığını vurguladı.

Dünya genelinde eğitim olanağından 1789 yılına kadar seçkin, soylu, zengin ve ruhban sınıfının yararlandığının altını çizen Aydoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Onların çocukları özel hocalardan ders alıyordu. Büyük kalabalıklar ne yapıyordu? Onlar okuldan, kültürel birikimden yoksun yaşıyordu. Sonra dünya şöyle bir değişime uğradı: 'Eğitim herkesin hakkı olmalıdır'. Her doğan insanın eğitim hakkı olmalıdır. Dünyada çok değerli eğitimciler geldi. Alman Meslek Okulları kuruldu. Dünya ölçüsünde eğitimciler yetişti, çok büyük katkıları oldu" dedi.

Aydoğan, Köy Enstitüleri'nin tarihsel sürecini ise şöyle anlattı:

"Dünyanın birçok bölgesinde eğitim konusunda önemli mesafeler kat edilirken, bizde ise köylüler hastalıktan kırılıyor, çalışan nüfusun büyük kısmı 50 yıl süren savaşlarda kırılmış, genç nüfus yok. Yaşlılar, sakatlar, kadın ve çocuklar var. Hastalık ülkede kol geziyor. Sıtma başka bir bela. Yaygın bir şekilde verem, cinsel hastalıklar, akıl almaz boyutlarda. Okul nerede var? Şehre yakın bazı Ermeni köylerinde var. Öğretmen okulları şehre yetişemiyor. Yani yetmiyor, mevcut okullara bile yetmiyor. Cumhuriyetin de bir iddiası var. Vatandaşlarını okutmak gibi bir derdi var. Eğitim düzeyini hiç değilse ilkokul düzeyine çıkarmak, bir dilekçe yazabilecek duruma getirmekti. Hiç değilse Hükümet kapısında derdini anlatabilecek insanlar yetiştirmesi lazımdı. İsmail Hakkı Tonguç, dünyadaki yenilikleri inceliyor, araştırıyor, birleştiriyor ve bize özgü, bizim topraklarımıza, insanımıza özgü bir şey yapayım diyor. Köy Enstitüleri'nin ilk basamağı eğitmen kurslarıdır. 6 aylık kurslarla ilkokul 3'e kadar öğrenci okutabilecek eğitmenler yetiştiriliyor. Sadece okuma yazma öğretmiyor eğitmenler. Masallar, şiirler, türküler, hikâyelerden kitaplar hazırlıyorlar. O eğitmen kursları deneme mahiyetinde açılıyor. Eskişehir'de başarılı olunca, 1937'de Arifiye de dahil Türkiye'ye yayılıyor. Sayıları 23'ü buluyor. Köy Enstitüleri kurulunca eğitmen kursları, Köy Enstitüleri içinde faaliyet gösteriyor."

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Tüm Emeklilerin Sendikası Yenişehir Şube Başkanı Cevat Demir ise şunları kaydetti:

"Köy Enstitüleri, kendi kendine üreten, yeten doğrudan demokrasinin yaşandığı kurumlardı. Köy Enstitüleri bozkırda açmış, çağla vermiş, orman olmaya aday fidanlardı. Yaşadığı döneme damgasını vurmuş, mükemmel kurumlardı. Dünya ülkelerinin çoğu Köy Enstitüleri'ne gıptayla baktılar ve birçoğu Köy Enstitüleri'nden esinlendiler, hala bazı ülkelerde köy enstitülerine benzer modeller uygulanmaktadır. Köy Enstitüleri muasır medeniyetlere açılmış aydınlık kapılardı."

Etkinliğe eğitimciler, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Kaynak: igf