İSTANBUL (AA) - ELİF KÜÇÜK - "Asrın felaketi" olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından İstanbul'a sevk edilen yaralılar için kentteki hastanelerde özverili bir çalışma yürütülüyor.

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat'ta saat 04.17'de 7,7; Elbistan'da ise 13.24'te 7,6 büyüklüğünde meydana gelen depremlerden Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay da etkilendi. 10 ilde yıkıma yol açan depremin ardından başlatılan arama kurtarma çalışmasıyla binlerce yaralı, enkazların altından çıkarıldı.

Enkazdan yaralı olarak çıkarılanlar, ilk müdahalenin ardından Sağlık Bakanlığı ve AFAD koordinasyonunda yakın iller ve büyükşehirlerdeki hastanelere askeri uçaklar ve ambulans uçaklar ile sevk edilmeye başlandı. "Sağlık başkenti" olarak adlandırılan İstanbul'a da ilk yaralılar, 6 Şubat'ı 7'sine bağlayan gece getirildi.

Havalimanlarında ambulanslara aktarılan yaralılar Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi kentin neredeyse tüm kamu, üniversite ve özel hastanelerinde tedavi altına alındı.

Depremzedeler için özverili bir çalışma yürütülen hastanelere, bölgelerden yaralılar sevk edilmeye devam ediyor. Bazı yaralıların tedavileri sürerken tedavileri tamamlananlar ise taburcu ediliyor.

- Hastalara hem tıbbi hem sosyolojik destek sağlanıyor

Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, sürece ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, deprem sonrası ilk etapta İstanbul ve diğer illerden sağlık ekiplerinin tıbbi ekipmanlarla bölgeye intikal ettiklerini söyledi.

Depremin etkisinin ciddi bir alana yayıldığını hatırlatan Yiyit, hasta transferlerinin büyük kısmının yakın illere helikopterlerle, uzak mesafelere ise Sağlık Bakanlığının tek, iki ya da dört yataklı ambulans uçaklarıyla yapıldığını, askeri uçaklarla da 50, 70 kadar büyük hasta gruplarının transfer edildiğini, bu şekilde nakillerin hiç durmadan sürdüğünü anlattı.

Yiyit, sevk edilen yaralılara triyaj yapıldığını, durumlarının ciddiyetine göre, hastanelerin de rol ve büyüklükleri baz alınarak sağlık kuruluşlarına nakillerin sağlandığını anlattı. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesinin havaalanına yakın olduğunu hatırlatan Yiyit, mümkün mertebe ağır hastaları almaya çalıştığını, bunun yanında diğer hastanelerin de kendi büyüklüğüne, gücüne göre yaralıları paylaştığını dile getirdi.

Hastaları çoğunlukla travma acilden hastaneye aldıklarına değinen Yiyit sonrasında izlenen süreci şöyle anlattı:

"Bir bizim naklettiğimiz, bir de kendi imkanlarıyla gelen hastalar var. Bunlar travmadan girdikten sonra hızlıca değerlendiriyoruz. Yoğun bakım servis yatışı ya da ayaktan tedavi şeklinde ayrılmış alanlarda bunu yönetiyoruz. Bu hastaların bir kısmının kimliksiz ya da refakatçisiz olduğunu biliyoruz. Bu yüzden işin hem adli hem psikolojik hem sosyolojik tarafı da var. Özellikle hastanelerimizin sosyal çalışmacıları tarafından kurulmuş bir birim var, nasıl biz acil anlamında tıbbi tarafını yönetiyorsak onlar da diğer tarafını yönetiyor. Kişilerin yakınlarına ulaşılmaya, kimlik tespitleri yapılmaya çalışılıyor."

Prof. Dr. Nurettin Yiyit, yaralıların yakınlarının da bekleme alanlarında her türlü ihtiyaçlarının karşılandığını, kendilerine ikramlar hazırlandığını, refakatçilerin ve taburcu olanların kalacak yerleri yoksa bunu İstanbul Valiliği ve kaymakamlıklara bildirdiklerini, bunun üzerine oteller, kamu kurum ve kuruluşlarının misafirhanelerinin organize edildiğini anlattı.

Bazı yaralıların serviste, bazılarının da yoğun bakımda tedavi gördüğünü belirten Yiyit, "Kendi hastanemizden yola çıkarak hastalarımızın bütün ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Pijamasından terliğine, diş fırçasına, macununa kadar aklınıza gelebilecek bütün kıyafet ve hijyen malzemeleri dair hepsi karşılanıyor. Bazen sosyal medyaya farklı paylaşımlar düşüyor. Bir şekilde bütün dertleri çözülüyor, ihtiyaçları karşılanıyor." dedi.

Yiyit, hastanelerinde yetişkin, gebe ve çocuk hasta gruplarının bulunduğunu, her biri için ayrı servis ve yoğun bakım organizasyonu yapıldığını, gebelerin doğumlarının ve takiplerinin peyderpey gerçekleştirildiğini, ihtiyaç halinde de servis ve yoğun bakımların kapasitesini artıracak planları yaptıklarını aktardı.

- "Şu ana kadar tıkandığımız ve yapamıyoruz dediğimiz bir konu yok"

İşin bir de zamana karşı yürüttükleri tarafı olduğunu işaret eden Yiyit tedavi planlamasına dair şunları kaydetti:

"Özellikle ortopedi, kas-iskelet yaralanmaları, damar-sinir yaralanmaları ve crush sendromuna (ezilme) bağlı yaralanmalar var. İçinde genel cerrah, ortopedist, plastik cerrah, el cerrahı, nefrolog, yoğun bakımcı, hiperbarik gibi bütün gerekli uzmanların olduğu bir ekip, düzenli olarak hastalarımızı her gün geziyor. Ama bu işin sadece fizyolojik tarafı yok, psikolojik tarafı da var. Başında bir psikiyatristin, psikolog ve sosyal çalışmacıların olduğu bir ekip de düzenli olarak bu hastaları dolaşıyor ve psikolojik taraflarını yönetiyor. Bir başka şey de hastaların ihtiyaçları ve haber alamadıkları bir grup var. Sosyal çalışmacılarımız da kendi içinde bu hastaları kendi haline bırakmıyor. Günlük vizitlerini onlar da yapıp ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Diğer bir konu da organ kayıplarının yaşanmaması. Bunun için çoğunlukla yaptığımız işlem aslında el, kol, bacak gibi ekstremitelerde -ki kayıplar daha çok buralarda oluyor- damar ve sinirlerin ezilmeye bağlı kaybını engellemek için cerrahi girişimler yapılıyor. Bir başka şey de ezilen kaslardan çıkan bazı maddelerin böbrekleri tıkaması ve sonrasında da ölüme kadar giden crush sendromu. O yüzden bütün hastalarımızı nefrolog görüyor. Hastaların bu tabloya gitmemesi için sıvı planlaması ve gerekli olduğunda da diyaliz gibi bütün alternatifleri düşünüyoruz. İşin adli tarafını da -kimlik tespiti gibi- yürüten ekip var. Allah'a şükür şu ana kadar tıkandığımız ve yapamıyoruz dediğimiz bir konu yok."

Ameliyatların belli bir süre devam edeceğini, ayrıca fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci olacağını dile getiren Yiyit, "Özellikle İstanbul'da yatak kapasitemiz oldukça geniş. Altyapımız muazzam. Ne kadar hasta gelirse gelsin onu yönetebilecek şekilde A, B, C planlarımızı yapmış durumdayız. İlerleyen zamanda 'Ne kadar hasta gelir?' ona açıkçası takılmıyoruz. Maksimum gelebilecek hastaya karşı organizasyonumuz hazır. Yeter ki hasta gelebilsin. Geldikten sonrasını yönetebilecek durumdayız. Türkiye'nin bütün illeri aslında kendini buna hazırlamış durumda. Bize gelen hastaların kat kat üstünü yönetebilecek bir güce haiziz. O yüzden de özellikle sağlık açısından yönetilmesinde bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum." değerlendirmesini yaptı.

- Enkazda 36 saat birlikte kaldığı annesine siper oldu

Depreme Hatay'ın Antakya ilçesinde 83 yaşındaki annesi Nebahat Özel ile oturduğu 3 katlı apartmanda yakalanan 54 yaşındaki Zerrin Özel, deprem olurken odalarının camlarının patladığını, bunun üzerine annesinin yatağın yanına eğilmesini sağladığını anlattı.

Özel sonrasında yaşananları şöyle aktardı:

"Annemin üstüne kapandım, başını korumaya çalıştım. Çok uzun sürdü, elektrikler kesildi. Evimiz hasar gördü, yıkılmıştı. Odada dolaplar çoktu, hepsinin kapakları üstümüze yıkıldı. Sürekli sarsıntı oldu. Her sarsıntıda üstümüze yıkılan eşyaların yeri değişiyordu. Çok sıkıntılı bir süreçti. Enkazda 36 saat kaldık. Yardıma gelenler oldu, seslerini duyuyordum. Odanın kapısı kapandığı ve dolaplar kapattığı için sesimi duyuramadım. Kimse yok zannedip giden çok oldu. Artık an meselesiydi. Ümidimi yitirmedim. Anneme 'Biz buradan kurtulacağız.' dedim. Ama ne zaman ki sesimi hiç duyuramadım yardıma gelenlere, ümidimi kaybetmeye başladım."

İstanbul'daki kuzenlerinin, kendilerine ulaşamayınca seferber olduklarını, bir kuzeninin eşinin de Antakya'ya gelerek enkazdan çıkmalarını sağladığını belirten Özel, "Kuzenimin eşi Birol geldi. İnandı benim yaşayacağıma. Sesimi duymuşlar. Eliyle toprakları temizlemiş, taşları kaldırmış. Bazı insanları organize etti. Zaten onların sesini duymak moralimi düzeltti. Anneme de dedim, bak artık kurtuluyoruz." diyerek yaşadıklarını dile getirdi.

- "Ailemi yanımda görmek moralimi düzeltti"

Enkazdan çıkarıldıktan sonra hastane sürecinin başladığını aktaran Özel, annesinin o an kaydı olmadığı için nereye gittiğini bilemediklerini, seferber olarak her yerde annesini aradıklarını ve Adana Şehir Hastanesinde olduğunu öğrendiklerini söyledi.

Zerrin Özel, omur kemiğinin kırıldığını belirterek "Çok şükür kötü durumda değiliz. Geldiğimden bu yana çok daha iyiyim. Ailemi yanımda görmek moralimi düzeltti. İnşallah daha iyi olacağız. Allah bir daha yaşatmasın." diye konuştu.

Nebahat Özel de o süreci hatırladığını dile getirerek "Birdenbire üzerimize tavan çöktü, dolaplar parçalandı. Bayağı büyük bir şey atlattık. Acayip şiddetli oldu. Çok felaket bir şeydi." dedi.

Boynunda kırık olduğunu belirten Özel, "Epey ağrılar çektik. Şimdi çok şükür bakımımız oluyor. Memnunuz. Ama Allah kimselere göstermesin." ifadesini kullandı.

Kaynak: aa